Hiçbir savaş yoktur ki kazananı çocuklar olsun,
Hiçbir savaş yoktur ki kazananı bilim olsun,
Hiçbir savaş yoktur ki kazananı hayvanlar olsun,
Hiçbir savaş yoktur ki kazananı insanlık olsun,
Savaşlar yapılırken binalar bombalanıyor, olsun yeniden yapılır, köprüler yıkılıyor, olsun yeniden yaparız, yollarımız mahvoluyor, olsun yeniden yaparız insanlar ölüyor. Sadece izliyoruz, kaçıp gelenlere neden geldiklerini soruyoruz? İnsanlığımız ölüyor! Onu da yeniden inşa edebilir miyiz? Her şeyin metalaştığı günümüzde insanlığımızı betonla mı yapacağız? Kablolarla mı bağlayacağız? Hayır, hiçbirinin faydası yok. İnsanlığımız öldüğünde geri dönüşümüz yok. Sokakta, okulda, evde, çarşıda, kahvehanede ve aklınıza gelen gün içerisinde yer aldığımız her türlü yerde ağır bir şovenizm var. Suriye'den kaçıp sığınmacı olan insanlara karşı ırkçı tepkiler yükselmekte.
İnsanlar neden Suriyeli erkeklerin savaşmak için ülkelerinde kalmadığını soruyor? Yukarıdaki haritada Suriye'yi kontrol eden güçlerin kontrol ettiği bölgeler çizilmiş. Güneyde Rusya ve İran destekli Esad, kuzeybatıda muhalif pek çok grup, kuzeyde Pyd, doğuda Işid var. Havada Abd, Rusya, Ab ve Arap uçakları var. Denizden Avrupa ülkelerinin ablukası var. Kime karşı nasıl bir savaş var akıl alır gibi değil. Savaşa giren neden öldüğünü bilmiyor. Neden öldürdüğünü de. Amaç petrol yolunun güvenliği. Bu uğurda yüzbinlerce insan feda ediliyor.
Evet Suriyeliler bizim gibi değiller. Kültürleri farklı, dilleri farklı, renkleri farklı ve yaşamları farklı. Bugün Bir Suriyeliyi küçümseyici bir bakış dahi görsem aklıma 1960'larda Almanya'ya giden Türkler geliyor. Trenden inen Türkler anadan doğma soyulup, teftişten geçirilip öyle kabul ediliyor. Bizi aşağı gören, adeta hayvan gibi karşılayan zihniyet yanlıştı, biz o yanlışı yapmayalım. Savaştan kaçan insanları samimi olarak kabul ettiğimize inanıyorum. Lakin sonrasında eğitim, iletişim, toplumsal uyum gibi sorunları aşamadık. Milyonlarca insan hala Türkçe bilmiyor. Çocuklar eğitimi Arapça alıyor-her ne kadar çok azı eğitim alabilse de-. Bunlar bugün Türkiye'nin sorunu olmuştur. Savaşın bu hale gelmesinde Türkiye'nin de izlediği yanlış politikalar vardır. Bu yadsınamaz bir gerçek. Lakin zamanı geri sarıp bunu çözemeyeceğimize göre bu krizi fırsata çevirmeliyiz. Ya da krizin büyümesini önlemeliyiz.
Kimse ne büyük, samimi içten bir millet olduğumuzu söylemesin. Ne kadar Müslüman olduğunu iddia eden insanlar dahi düşmanca duygular besliyor mültecilere. İnancı olup olmaması önemli değil, önemli olan insan olabilmek. Elbette gelenler arasında art niyetliler var. Elbette gelenler arasında sapkınlar var. Ama onları göstererek masumları ne yapacağız? Vicdanımıza sırtımızı dönemeyiz.
Türkiye'de ikamet eden üniversite okumuş Suriyeli neredeyse yok. Almanya'ya gidenlerin %70'i üniversite mezunu. Bu beyinleri Türkiye'den gitmemeleri için ikna etmeliyiz. Tabi eğitimsiz olanlarını dışlamadan, topluma adapte ederek. Farklı olan kültürlerini tanımaya çalışmalıyız. Ve onlara yabancı gelen kendi kültürümüzü tanımaları için yardımcı olmalı, zaman tanımalıyız. Türkçeyi öğrenmeleri için gerekli adımlar atılmalı. İletişim çok önemli.
Aşağıda BBC Türkçe servisinde okuduğum, belgesel fotoğrafçısı Kerem Yücel'in fotoğrafladığı Suriyeli mülteciler yer alıyor.
Orhan veliden bir şiirle bitirelim.
HARBE GİDEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! Gene böyle güzel dön; Dudaklarında deniz kokusu, Kirpiklerinde tuz; Harbe giden sarı saçlı çocuk!
Orhan VELİ
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder