27 Şubat 2016 Cumartesi

En sevdiğim içinde mutfağı bol olan filmler...

       İçinde yemek ve mutfak geçen filmleri seviyorum hem de ziyadesiyse izlemekten zevk alıyorum.Bununla ilgili şu fakir birkaç şey yazmak istedi.Umarım şahsi yorumlarıma takılmazsınız.Ve yazımızda sık geçen Michelin yıldızı ile ilgili birkaç bilgi.20. yüzyılın başında lastik üreticisi Michelin'in insanlar yoldayken daha fazla araç kullanıp lastiklerini yenilemesi gibi farklı bir pazarlama stratejisi ürünü olan Michelin yıldızları zamanla dünyanın en iyilerini belirler hale gelir.Bir, iki ve üç yıldız alınabilen bu derecelendirme sisteminde her yıl lokasyonlar denetleniyor ve lokasyonlar yıldızlarını koruyor kaybediyor veya yeni yıldız alabiliyorlar.Tabi bu yıldızlara sahip olabilmek çok zor.Koruması ise çok daha zor.Her yıl açıklanan liste her şehir için ayrıca yayınlanıyor.Dünyada ortalama 400 ile 500 arasında Michelin yıldızlı restaurant var. Ve son olarak küçük bir bilgi en fazla yıldıza sahip ülke Japonya.

1) RATATOUİLLE(2007)



       Belki de pek çoğumuzun küçükken animasyon tadında izlediği bu güzel film Brad Bird ve Jan Pinkava ortak yapımı.Her yaştan insana kendini izlettirebilir.Hem de çok büyük bir keyifle!
      Ratatouille filmi izleyenlerin pek ala hatırlayabileceği üzre  Fransız sebze yemeği.Eğer çok canınız isterse size bir ratatouille tarifi :( http://www.jamieoliver.com/recipes/vegetables-recipes/classic-ratatouille/  )
      Film de mutfak tutkusu çok güzel bir şekilde işlenmiş ve küçük yaştaki izleyici kitlesine yemek yapma ve hayalindeki mesleğe aşçılığı da eklemesine yardımcı olabilir belki de kim bilir!

2)TOAST(2010)

                                                                                                                                                                 
     
             Film Britanyalı şef  Nigel Slater'ın hayatını konu alıyor.Yönetmen koltuğundaysa S. J. Clarkson var.Ve filmde mutfakta başarılı olan insanların  ne kadar küçükken bu işe tutkuyla yaklaştıklarını açıkça görebiliyoruz.Hani Anadolu'da  biraz müstehcen bir laf vardır:''Adam olcak çocuk b.kundan belli olur'' derler ya işte filmdeki Nigel'da tam böyle.Eğer mutfakta ayakta kalmak istiyorsanız Nigel'ı örnek alsanız iyi edersiniz.:)
Son bir not filmde son sahnede gerçek Nigel'ı da görebiliyoruz.

3)THE HUNDRED FOOT JOURNEY(2014)
    Hintli bir ailenin batıya göç etmek zorunda kalması ve devamında bir Fransız kasabasına yerleşmesiyle olaylar gelişmeye başlar.Filmin yönetmen koltuğunda ise Lucy Bevan oturuyor.
Doğuştan yetenekli  Hintli genç şef  Hasan'ın yıldızının parlaması ve bu süre zarfında şark kültürü

25 Şubat 2016 Perşembe

Umut...

          Umut...
          Ne güzel bir kelime değil mi?
          Aheste, aheste bakarken gözlerine,
          Bir umuttur ki sardı beni,
          Anka kuşu gibi kül olana dek yaktı, yaktı ve yaktı...
          Taaaa  yıldızlara kadar uçtum bilir musun?
          O parlak yıldızlardan bile baktım gözlerine
          O kadar umut doluydu ki,
          İşte o umut benim nefes almama sebep,
          O gözler bu sefil hayatı çekmeme sebep
          Bilir musun?
          Elebette bilmiyorsun.
          Nereden bileceksin şu sefil Ankayı.

          Usul usul kayıyor Ankara ellerimden
          Ve sen yoksun
          Umudum yok yıldızlar da yok ve hatta
          Hiçbir şey yok
          Biliyor musun sevgilim?
          Hiçbir şey yok...

22 Şubat 2016 Pazartesi

Şiir üzerine birkaç karalama

      Haddim olmayarak  şiir üzerine birkaç şey söylemek için izin istiyorum.Gerçi vermedik deseniz de yazacağım .Yazıya böyle dolambaçlı olarak olarak başlamamın sebebi ben gayet amatör bir şairim, belki yazının sonunda bir şiirimi de paylaşırım.Şiirle olan tanışıklığım ortaokulun ilk yılıydı.Okula yeni gelmiştim.Kendimi ispatlamaya çalışıyordum.Nedendir bilmiyorum çok değişik insanların arasına gelmiş gibi hissediyordum kendimi.23 Nisan için okulda bir şiir yarışması düzenleniyordu.Dil anlatım hocamız sınıfta bunun duyurusunu yapınca sınıfı bir heyecan sardı ki göresiniz.Sanırsınız millet nobel alacak.Sınıfın entellektüelleri hocayı soru yağmuruna tutuyor.Yahu dedim ben de öyle bir şiir yazacağım ki herkes hayran kalacak.Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum -lakin kesin 3-4 hafta olmuştu-hocamız bir cuma günü ilk dersimiz dil ve anlatımdı hocamız sınıfa geldi ve sınıfa bugün şiirlerinizi teslim etmek için son gün,vermek isteyen varsa bugün içinde teslim etsin dedi.İşte o an ben şiir yazmayı unuttuğumu hatırladım lakin konu ile ilgili birçok yazı ve şiir okumama rağmen sanki ben de bir kısırlık oldu ve şiir yazamadım, yazdım da bütün yazdıklarımı kendim beğenmeyerek çöpe yolladım.

21 Şubat 2016 Pazar

Gitmek gerek

     Diyorum ki gitmek gerek şuradan.Bir süreliğine de olsa uzaklaşmak belki de en iyisi olacak.Ya da gidip hiç dönmemek daha iyisi... Hep hayalimdi zaten köyüme gitmek amma velakin gerçekleştiremedim.Şöyle 100-150 dönüm bir arazi 2 inek ohh missss.
     Olmadı  olmadı şöyle Zanzibar Hawaii taraflarına gidelim.biraz  deniz kum güneş yapalım.Şu ortadoğu bataklığından, şavaştan, kinden, daha fazla gözyaşından artık bıktım.Birbirini boğazlamak için hazır kıta bekleyen kitleler.Sanırsın ki boğazlayacakları tavuk ve bundan keyif alan futbol taraftarı gibi tezahürat eden sosyal kahramanlar?Gitmek gerek , gitmem gerek deyince bana korkaksın sen gibi bakan onlarca zavallı.Evet zavallılar çünkü gitmek demek kaçmak demek değildir.Ben çok şey istemiyorum sadece sakin bir hayat istiyorum.Ben bir ütopya da istemiyorum sadece huzur istiyorum.Huzur ortadoğuda bulunabilecek en zor şey olsa gerek ha.

20 Şubat 2016 Cumartesi

Hayatın anlamı üzerine...

Hayatın anlamı nedir?
    Gerçekleştirilmiş hayaller, ya da gerçekleştirilmeye çalışılan hayaller.Ve bunun peşinde koşan insalar.Birbirini çiğnercesine koşan ve geride sadece toz bulutu bırakan topluluklar.Evet etrafıma bakınca bunları görüyorum.Hayat bize bir kez bahşedilen ve tekrarı olmayan bir nimet ve biz bunu hem kendimize hem çevremize işkence olarak kullanıyoruz.Para, güç, servet, ve daha nicesi zihnimizde yer alırken ne kadar insan olabiliyoruz?Biz insanoğlu, dünyaya gelmiş en acımasız hayvanız!